Tırnak batması hastaları, hak ettikleri ilgiyi bulamıyor.
Hak edilen ilgiden kasıt, yaşam konforunu ileri derece azaltan böyle bir rahatsızlığın sağlık kuruluşlarında yeterince ciddiye alınıp alınmadığı konusudur. Alınmıyor.
İstediğim ayakkabıyı giyemiyorum, parmağım bir yere değince müthiş acı oluyor, uyuyorsam uykudan uyanıyorum.
Kamu hastaneleri hekimlerince olay; hem küçümseniyor, hem çok sayıdaki daha ciddi hastalar arasında bir angarya olarak görülüyor, hem de cerrahi tedavi için anestezisinden başlamak üzere ağrılı bir işlem olabileceği ihtimali hesaplanarak çekiniliyor. Küçümseme, angarya olarak görme ve çekinme.
Bu üç duygu, hekimlerin bu hastaları sahiplenmesine engel oluyor. Hastalar ilk başta kime başvuracaklarını bile şaşırıyorlar. Cildiyeye mi gitsem, Ortopediye mi gitsem Genel Cerrahiye mi, yoksa acile mi başvursam?
Hekim ve hastada rahatsızlığın kimin sorumluluğunda olduğunun net olarak bilinmemesi, tedaviye de yansıyor. Hasta, bir antibiyotik yazılıp gönderiliyor, tırnağını tamamen çekeceğiz diyerek korkutulup bir daha gelmemesi sağlanıyor, ya da aynı hastanede yandaki doktor bakar diyerek sevk ediliyor. Çözümsüzlük.
Özelde ise hastaya müdahale ehliyeti olmayanların pahalı ve zahmetli tedavilerinin öznesi oluyor hasta.
Tüm bunlara bakarak; konuyu bilecek, sahiplenecek, tecrübeli bir hekimin önemi ortaya çıkıyor.